'Keşmir'de, zulüm de mücadele de devam ediyor'


'Keşmir'de, zulüm de mücadele de devam ediyor'

Bizi kurtarmak Müslümanların görevidir” diyen Azad Keşmir Cemaati İslami Başkanı Abdülreşid Turabi; Arkadaşımı Demir Sandalyede Erite Erite Şehid Ettiler”...

Tıpkı Filistin gibi aynı kaderi paylaşan Keşmir’de; Müslümanlar, 64 yıldır Hint işgali altında akla gelebilecek her türlü işkence ve katliamlara maruz kalıyor. Doğruhaber’e konuşan Özgür Keşmir Cemaati İslami Başkanı Abdülreşid Turabi, Müslümanlara yapılan baskıları ve faaliyetleri anlattı. Yaşananların vahametinin anlaşılması için bir anısını anlatan Turabi, “arkadaşımı altında ateş olan demir bir sandalyeye oturtup erite erite şehid ettiler” diye konuştu.

1947`den beri Hind işgali altında bulunan Keşmir’de 64 yılda yaklaşık 500 bin insan katledildi. Çatışmaların başladığı 1989 yılından bu yana ise yaklaşık 100 bin kişi hayatını kaybetti, on binden fazla insan da hala kayıp. 2 milyon insanın göç etmek zorunda kaldığı Keşmir’de 2011 yılında açılan bir toplu mezarda 3 bin ceset ortaya çıktı. Sistematik işkencelerin sıradanlaştığı ülkede Müslüman halk özgürlük ve bağımsızlık mücadelesi veriyor.

Bir dizi etkinliğe katılım için İstanbul’da bulunan Azad Keşmir Cemaati İslami Başkanı Abdülreşid Turabi ile yaptığımız görüşmede “Eskiden Keşmir denilince şu an Gazze’den nasıl bahsediliyorsa Keşmir de o derece konuşuluyordu. Ama son yıllarda Keşmir konuşulmaz oldu. Bu yüzden Keşmir’de yaşanan zulümleri anlatmak için Türkiye’ye gelme ihtiyacı hissettik” diye konuştu. İşte Azad Keşmir Cemaati İslami Başkanı Abdülreşid Turabi’nin sorularımıza verdiği cevaplar;

DAVET, TEŞKİLATLANMA, EĞİTİM VE YARDIM ÇALIŞMALARIMIZ SÜRÜYOR
Cemaati İslami’nin Keşmir’deki yapısı, faaliyetleri ve gücü nedir? Genel hatlarıyla özetleyebilir misiniz?

Elhamdulillah, Cemaati İslami, Keşmir’in hem özgür olan bölgesinde, hem de işgal altındaki bölgesinde var ve çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Keşmir’de Cemaati İslami dışında da birçok İslami örgütlenmeler ve cemaatler vardır. Ama her iki tarafta bulunan ve çalışmalarını ciddi bir şekilde sürdüren Cemaati İslami’dir. Eğitim faaliyetlerimiz, davet çalışmalarımızın yanı sıra dini birçok konuda çalışmalarımız mevcuttur. Mesela eğitim alanında Cemaati İslami’nin okullarında talebe sayısı 100 bin civarındadır. Aynı zamanda STK ayağında yardım kuruluşu olarak da çalışmalarımız devam ediyor. İşgal altındaki Keşmir bölgesindeki Cemaati İslami lideri ise Seyid Ali Geylani’dir. Burada da işgal altındaki tüm bölgelerde çok ciddi derecede İslami çalışmalarımız her alanda devam ediyor. Aynı şekilde Azad Keşmir bölgesinde de hem davet, hem teşkilatlanma, hem eğitim ve hem de yardım kuruluşları ayağında çalışmalar devam ediyor.

350 OKULUMUZDA 100 BİN ÖĞRENCİ OKUTUYORUZ

Azad Keşmir bölgesinde 350 civarındaki okullarımızda 100 bine yakın öğrenci okuyor. Bu öğrencileri ilköğretimden liseye kadar okutuyoruz. Aynı zamanda gençlik kollarını kurduk. Bununla okul okumayan iş hayatında olan genç nesli ıslah etmeye yönelik çalışmalarda bulunuyoruz. 1990’dan buyana işgal altındaki Keşmir’den Azad Keşmir’e göç edip de kaçmak durumunda kalan yaklaşık 50 bin civarında insanı kamplarımızda ağırlıyoruz. Bu 50 bin insan uzun bir zamandır kamplarımızda yaşıyor. Bu insanların çocuklarının eğitim ve sağlık ihtiyaçları, yardımlaşma ve gençleri yetiştirme faaliyetleri aksatılmadan yapılıyor. Yardım çalışmalarını, el Hizmetu ve Mescid Derneği adı altında yürütüyoruz.

DİĞER İSLAMİ CAMİALARLA ORTAK HAREKET EDİYORUZ
Keşmir’deki diğer İslami camialarla ilişkileriniz var mı, varsa nasıl?

Keşmir’de bütün İslami cemaatlerle ilişkilerimiz vardır. Ne zaman konu Keşmir’in mücadelesi veya bağımsızlığı olursa diğer İslami camialar bizi çağırıyor aynı şekilde biz de bu tür meselelerde onları çağırıyoruz ve ortak birçok kararı beraber alıyoruz.

DÜŞÜNEBİLDİĞİNİZ HER TÜRLÜ BASKI MEVCUT

İşgal altındaki bölgede Müslümanlara yönelik ne tür baskılar var?

Öncelikle şunu söylemeliyim ki düşünebildiğiniz her türlü baskı mevcuttur. Mesela istenildiği gibi gösteri yapılamıyor. Yapılan gösteriler izinsiz yapılıyor. Hele halkın toplanacağı mitinglere ise hiç mi hiç izin yok. Eğer halk toplanıyorsa ölümü göze alıyor demektir. Bunun dışında zaman zaman ibadet kısıtlamaları var. Mesela geçen Cuma bizim tüm partilerin lideri kabul ettiği Seyyid Ali Geylani Cuma namazına bırakılmadı. İşgal altındaki topraklarda Hindistan’ın 700 bin askeri mevcuttur. Yani neredeyse Türkiye’nin toplam askeri gücü gibi bir şey. Düşünün küçük bir bölge 10-12 milyon gibi bir nüfus üzerinde neredeyse her 10-15 kişi başına bir asker düşüyor.

Öyle ki sokağın bir ucunda askeri bir nokta varsa sokağın diğer ucunda da askeri noktayla karşılaşırsınız. Yani bu kadar yoğun silahlı güç arasında insan her türlü psikolojik baskıyı hissediyor. İlla da mücadele eden bir Müslüman değil, normal işine giden vatandaş da kendini baskı altında hissediyor. Mesela silahlı güçlere verilen yetki o kadar fazla ki dünyanın hiçbir yerinde yoktur. Örneğin asker herhangi bir evden şüpheleniyorsa o asker o eve istediği saatte baskın yapabilir. Mahkeme veya savcılıktan herhangi bir izin almasına gerek yoktur. Asker istediği kişiyi alıp götürebilir ve bir seneye kadar mahkemeye çıkarmadan hapiste tutabilir. İstediği kişiyi sokaktan da alabilir.

Hatta istediği kişiyi vurma yetkisi bile var. Tüm bunlarla beraber hiçbir medya, hiçbir STK ve hiçbir insani kuruluş o bölgeye giremez. Bu durum, Türkiye’deki basın ve medyaya da bir duyuru olsun. Dünyanın belki de tek bölgesidir ki şu an işgal altındaki bazı bölgelerde uluslararası telefon edemezsiniz, izin almak zorundasınız. Gençler facebook gibi sosyal medyayı ‘Arap Baharı’nda olduğu gibi aynı amaç doğrultusunda kullandı diye 13-15 yaşlarındaki gençler hapisteler. Bu anlattıklarımız karşısında nasıl bir baskı olduğu anlaşılıyor sanırım.

ARKADAŞIMI ALTINDA ATEŞ OLAN DEMİR SANDALYEYE OTURTUP ERİTEREK ŞEHİD ETTİLER


Keşmir’de yakından tanık olduğunuz zulüm ve katliamlara dair anılarınız var mı?

Keşmir’de ne kadar zulüm varsa ne kadar katliam varsa hepsi bizim kardeşlerimizdir. Çok yakın bir arkadaşımın hikâyesini anlatayım. Beraber uzun yıllar mücadele verdiğimiz lider bir kişilik Prof. Nezir Bey, Hindistan askeri güçlerinin eline geçti. Onu önce işkence yaptılar ve mücahitler nerede, onları saklıyorsun veya silahları nerede diye. Tabi ondan bir netice alamayınca ona uyguladıkları ceza şöyle olmuş; onu demir bir sandalyeye bağladılar ve altında ateş yaktılar. Ve arkadaşımın eti eriye eriye şehid oldu. Öte yandan hapishanedeki insanlara zehirli iğne yapmaları, zehirli bozuk gıdalar yedirerek yavaş yavaş kişinin ölmesini sağlanması. Hatta 5-10-15 yıl içerde işkence ve zulümlere maruz kaldıktan sonra dışarıya bedenen ve akli dengesi bozulmuş şekilde çıkan binlerce engelli insan var. Öyle tanıdığımız yakınlarımız var ki yüzlerine ütü yapıştırılarak şehid edildiler.

KEŞMİR DE 64 YILDIR FİLİSTİN GİBİ İŞGAL ALTINDA 

Keşmir, Filistin’de olduğu gibi 64 yıldır işgal altında olmakla birlikte bu iki İslam beldesinin birçok benzer yanları var. Hindistan’ı da bu anlamda Keşmir’e yaptıkları karşısında bir israil gibi görebiliriz diye sanıyorum. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz?


İkisini de aynı sayabiliriz. Zaten Hindistan ve israil sıkı bir işbirliği içindeler, ortak bir strateji yürütüyorlar. 1990’dan bu yana 22 senedir Keşmir’de, Hindistan’da israil’in komandoları mevcut. Biz Keşmirlileri nasıl kontrol altında tutacaklarına dair israil’in fikir babaları mevcut. israil’in istihbaratı mevcut. Aynı şekilde de Gazzelileri baskı altında tutmak için Hindistanlı istihbarat ve askeri teşkilatlar israil’in içinde mevcut. Yani her yerde beraberler. İsrail’le ilgili Keşmir olsun, Pakistan olsun şöyle bilinç var; israil’li demek, küfür etmekle aynı anlamı taşıyor. O kadar da ciddi derecede bir tepki var. Ama Hindistan’a karşı İslam dünyasından böyle bir tepki yok. Mesela körfez ülkelerinde, Müslüman ülkelerde şu an dört milyon Hindistan işçisi var ve çalışıyor. Bu, Hindistan için çok ciddi bir gelir kaynağı. Hindistan’ın ticaret hacminin yüzde yetmiş civarındaki bölümü Müslüman ülkelerle. Onun için Keşmirliler ve Pakistanlılar Araplara şöyle diyor; biz nasıl Gazze için hassas isek, Körfez Ülkeleri ve dünya Müslümanları da Hindistan’a böyle bakmalı. Ancak bu bakışla hareket edilirse Keşmir’le ilgili bir şeyler yapabiliriz.




KEŞMİR’DE ZULÜM DE MÜCADELE DE DEVAM EDİYOR

Yaklaşık 20 sene önce Keşmir meselesi Türkiye’de çok konuşuluyordu. Türkiye’de Müslümanlar Keşmir’e cihada gidiyordu, şehidler geliyordu. Fakat son on yıldır Keşmir hiç gündemde yok. Acaba bunun sebebi ne? Türkiyeli Müslümanlar mı Keşmir’i unuttu, yoksa Keşmir’de cihad mı bitti? 

Zaten bu yüzden buradayız. Keşmir’de mücadele bitmiş değil, aynen devam ediyor. Zulüm de bitmiş değil, hatta artarak devam ediyor. Fakat nedense dünyada bilhassa Türkiye’de bu ses kesilmiştir. Tekrar hatırlatmak anlamında ‘ne oldu niye unutulduk’ demek için buradayız. Dünya Müslümanlarının yanı sıra özellikle Türkiye’den beklentilerimiz yüksek. Çünkü Türkiye’nin sesi eskisine göre daha gür çıkıyor. Dünya meselelerine el atıyor. Keşmir de İslam ümmetinin çok önemli bir meselesidir. Türkiye’den beklentimiz, bu konuda da üstüne düşen görevi yerine getirmesidir.



KEŞMİR’İN NAMUSU, ŞEREFİ, HAYSİYETİ AYAKLAR ALTINDADIR
Son olarak dünya Müslümanlarına ve tüm insanlığa yönelik talep, çağrı ve mesajınız nedir? 

Müslümanların görevidir; çünkü Keşmirliler de bu ümmetin bir parçasıdır. O parça da özgür olmak istiyor. Baskı ve zulümlerden kurtulmak istiyor. Bizi kurtarmak Müslümanların görevidir. Keşmir; halkı Müslüman bir İslam beldesidir. Küfrün baskısı altındadır. Kâfir şu an orada zulüm etmektedir. İşgal altındaki Keşmir’in namusu, şerefi, haysiyeti ayaklar altındadır. Müslüman ümmette bunun örnekleri çok; mesela Haccac zamanında Hindistan yöresinde namusu söz konusu olan bir kadının feryadı Haccac’a ulaştırıldı. O da Muhammed İbni Kasım komutanlığında bir ordu gönderdi. Ve oranın en büyük radasını yenerek Hindistan’a hem İslam için kapı açmış oldu ve oradaki zulme son vermiş oldu. Bu aslında şer’i dini bir konudur. Bir yerde Müslüman nüfusa bir zulüm varsa ve Müslüman’ın şerefi, haysiyeti, namusu mahfuz değilse, diğer yöredeki Müslümanlar üzerine orayı kurtarmak farz olmuş olur. Ve onun için bütün Müslümanlara sesleniyoruz ki; ayağa kalksınlar, şu an var olan açık bir yolla Keşmir’deki baskıya zulme son vermeliler ve kendi kendini yönetme hakkımızı bize sağlamalılar.

KEŞMİR; PAKİSTAN VE HİNDİSTAN ARASINDA İDEOLOJİK BİR SAVAŞA DÖNÜŞEBİLİR


Eğer bugün İslam İşbirliği Teşkilatına üye Müslüman ülkeler Hindistan’a ‘Keşmirlilerin hakkını vermezsen ticari ilişkileri kesiyoruz’ deseler, inanın bir hafta geçmeden Keşmirliler haklarına kavuşur. Eğer Müslümanlar öncelikle bir araya gelerek seslerini yükseltseler inanın ki dünyanın diğer milletleri de bu sese katılacak. Çünkü bu bir insanlık dramıdır. Onun için biz Müslümanlar sessiz kaldığımız için diğer insanlar da ses çıkarmıyor. Keşmir konusunda Pakistan ve Hindistan arasında üç kere savaş oldu ama aynen duruyor. Her ikisi de nükleer güce sahip. Ve bu durum ideolojik bir savaşa doğru da gidebilir. Dolayısıyla bu durum bütün dünyayı ilgilendiren bir konudur. Allah muhafaza durum o yöne gelmeden çözüme kavuşturulması lazım.

STK’LAR VE BİLHASSA BAŞBAKAN ERDOĞAN SESİMİZİ DUYSUN

Burada Türkiye’nin rolünü düşünüyor ve devreye girmesini istiyoruz. Bilhassa Başbakan Erdoğan’ın sesinin Filistin ve Gazze için nasıl çıkıyorsa, umarız ki Keşmir için de çıkar, ilgilenir. Çünkü Türkiye eskisi gibi değil, artık dünya meselelerine el atan bir ülkedir. Tabi sadece hükümetten değil STK’lardan da yardım bekliyoruz ve beklentimiz büyük.


No comments:

Post a Comment